13 Kasım 1918’den beri işgâl altında bulunan İstanbul‘da 16 Mart 1920’de İngilizler idareye de el koyarak şehirde aynı gün toplu tutuklamalar yapmaya başladılar. Listelerinde bulunan kişileri tutuklamaya gece yarısı başlayan İngiliz askerleri tarafından yapılan muameleler insanlık adına utanç vericiydi. Sabah 5.45’de 10. Kafkas Tümen Karargâhı ve karargâh mızıka efradının bulunduğu Şehzadebaşı Karakolu baskını ise, İstanbul işgalinin en kanlı ve vicdansız olaylarından biri olarak tarihe geçecekti.
16 Mart 1920 günü sabahı saat 5:45’te bir İngiliz müfrezesi, iki yük otomobili ile Şehzadebaşı’ndaki 10. Kafkas Fırkası Karargâhı’na gider. Yaklaşık 60 silahlı İngiliz askerinden oluşan bir müfreze, karargâha girmek üzere davranır.
Kapıda nöbet tutan Reşadiyeli Veli oğlu Mehmed, bir yandan İngiliz askerlerine karşı koymaya çalışırken diğer yandan nöbetçi onbaşısından yardım ister. Müfrezenin başındaki İngiliz subayı, yardıma koşan nöbetçi onbaşıyı silâhını çekerek yaralar. 10. Kafkas Tümen Yâveri Üsteğmen Cemil Efendi de açılan ateş sonucunda yaralanır. Reşadiyeli Veli oğlu Mehmed ise şehit olur.
Koğuşa giren İngiliz askerleri, Türk askerlerine saldırarak henüz uykuda bulunan ve o sırada yataklarından kalkmak isteyenlerin üzerine ateş etmeye başlar. Karargâhın üst kat koğuşlarında kalan ‘Karargâh Mızıka Askeri’ de 15 kadar silahlı İngiliz askerinin saldırısına uğrar. İngilizler, mızıka askerlerini önce koridorlara çıkartıp iki sıra hâlinde dizer. Mızıka çavuşunun kendilerinin mızıkacı olduklarını söylemesi, mızıka âlet ve edevatını göstermesine rağmen İngiliz subay, silâhsız bu askerleri vurmak üzere ateş emri verir.
İngilizlerin, arkalarında 4 şehit asker ve birçok yaralı bırakarak baskını gerçekleştirip karakolu terk etmesinden hemen sonra, olay yerine ilk olarak Tevhid-i Efkâr gazetesi sahibi ve
başyazarı Velid Ebüzziya girer ve bu kanlı eylemin kurbanlarından dört şehidimizi fotoğraflar.
Ancak işgâl altındaki İstanbul’da bu fotoğrafların yayınlanması mümkün olmadığından, fotoğraflar o sırada İstanbul’a gelen İtalyan Gazeteci Filippucci Guistiniani’ye, İtalyan gazetelerinde yayınlanması için verir.
Velid Ebuzziya olayın ertesi günü İngilizler tarafından tutuklanır, bir sonraki hafta da Malta’ya sürgün edilir. Velid Ebuzziya’nın gazetesi ve matbaası didik didik aranır; fotoğrafların asılları da bu süreçte kaybolur. Fakat İtalyan gazeteci Roma’ya döndüğünde bu fotoğrafları, Osmanlı Hükümeti’nin Roma’daki gayr-ı resmi temsilcisi Galip Kemali (Söylemezoğlu) Bey’e verir. o da, Fransızca olarak “L’assassinat d’un peuple” ( Bir halkın katledilmesi ) başlığıyla yayımladığı kitabında bu fotoğrafları kullanır. Galip Kemalî Bey’in yayımladığı bu kitapta Sevr
Andlaşması’nın ne gibi haksızlıklara neden olduğu nüfus istatistiklerine varıncaya kadar Avrupa ve Dünya kamuoyunun yüzüne çarpılır. Milli Mücadele’nin zafere ulaşmasının ardından İstanbul’a gelen Galip Kemali Bey, kendisine ulaştırılan fotoğrafları Velid Ebuzziya Bey’e teslim etmiştir. İstanbul’un işgalinde yaşanan bu acı olayın karelerini gazetesinde yayımlayarak millî uyanışa vesile olmak isteyen Velid Ebuzziya Bey, ancak yabancı askerî güçlerin İstanbul’dan ayrılmasından sonra fotoğrafları olaydan 3,5 yıl sonra yayınlama imkânına sahip olmuş ve Şehzâdebaşı Karakolu şehitlerini rahmetle anmıştır.
Şehitler: Onbaşı Veli oğlu Mehmed (Reşadiye), Çavuş İbiş oğlu Abdullah (Zile), Kadir oğlu Ömer Osman (Şarkışla), Ahmed oğlu Nasuh (Balıkesir) İngiliz askerlerinin karakol saldırısında yaralanan askerlerin ise iyileşip iyileşmediğine dâir herhangi bir bilgi bulunmamakta.
Şehitlerden üçü Eyüp’te Bahariye yolu üzerindeki mezarlığa törensiz ve gösterişsiz biçimde defnedilebilmiş, mezartaşları ise Kurtuluş Savaşı’nın ardından dikilebilmiştir. Daha sonra 1947’de Edirnekapı Şehitliği’ne nakledilen üç şehit buradaki Sakızağacı Şehitliği’ne gömülmüştür.
Velid Ebüzziya (1884- 1945)
Osmanlı gazeteci ve yazar olan Tevfik Ebüzziya’nın oğlu olan Velid Ebüzziya ilk ve orta okulu İstanbul’da okudu. Sırasıyla Mekteb-i Sultani ve Saint Benoit Fransız Okulu’nu bitirdi. Daha sonra Fransa’ya giderek Paris’te Hukuk Fakültesi’nde ve Siyasal Bilimler Fakültesi’nde ihtisas yaptı. İstanbul’a döndükten sonra Tasvir-i Efkâr’da gazeteciliğe başladı ve babasının ölümünden sonra da Başyazar oldu. İstanbul’un işgali sonrası 23 Mart 1920’de İngiliz Kuvvetleri tarafından Malta’ya sürgüne gönderildi. Sürgünden sonra da 1921’de Milli Mücadele’yi destekleyen Tevhid-i Efkâr’ı çıkardı ancak gazetedeki yazıları sebebiyle İstiklal Mahkemeleri’nde yargılandı ve beraat etti. Tüm bunların ardından uzunca bir süre sonra 11 Haziran 1934 yılında Zaman gazetesini kurdu ancak o da ömrünü 19 Nisan 1936’ya değin devam ettirebildi. Yeğeni Ziyad Ebüzziya’nın 2 Mayıs 1940’ta kurduğu Tasvir-i Efkâr’da yaşamının sonuna kadar Başyazarlık yaptı.
Derleyen: emiralikaya / 6 Ekim ‘22
Kaynakça :
https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eehzadeba%C5%9F%C4%B1_Bask%C4%B1n%C4%B1
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/20527
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/573490
https://search.trdizin.gov.tr/yayin/detay/107025/sehzadebasi-karakolu-baskini-ve-olay-mahalline-giren-ilk-gazetetevhid-i-efkar
https://qha.com.tr/haberler/kanli-baskinin-100-uncu-yili-askerlerimizi-uyurken-sehit-ettiler/172590/