Türk Dil Kurumu’na göre; sadelik, birleşik veya karmaşık olmama durumu;
açık, süsten uzak, kolayca anlaşılabilen anlatım olarak tanımlanmaktadır.
Kompozisyon içerisinde yer alan ögeleri minimalize ederek fazlalıklardan
arındırma, ayıklama; konuyu, imgeyi güçlendirmek adına detayların,
karmaşanın çerçeve dışına atılarak yalınlaştırma, çıkarma, sadeleştirme
işlemidir. Can Hocamız Arel KALENDER tarafından ise; kısa ve öz olarak
“BOT/Babam olsa tanımam.” şeklinde tanımlanmıştır.
Az, çoktur.
Alman Mimar Ludwig Mies van der Rohe’nin düşüncesine göre; az ile çok
şey anlatmak, anlatabilmek çok önemli ve bu felsefeyi ilke edinerek yalnızca
fotoğraf için değil tüm yaşamımıza uygulayabilmek gereklidir. Konu ister
fotoğraf olsun isterse sanatın herhangi bir dalı olsun, göz yoğunluk,
karmaşa, gelişigüzellikten bir süre sonra sıkılır ve konuya odaklanmada
güçlük çeker. Sadeleştirmek hem gözün dinlenmesini sağlar hem de
dinginlik duygusuyla beynimizin ve yüreğimizin yeniden soluklanmasına
yardımcı olur. Kısacası, anlaşılır olabilmenin ilk koşulu konu ve öznenin ne
olduğunun belirgin olması, karmaşanın, dikkat dağıtan ayrıntılardan
olabildiğince kurtularak izleyene aktarılması, minimalize edilebilmesi,
biçimselliğin ön planda olduğu, elit bir estetik algı ile üretim kaygısı
taşınmasıdır.
Hegel’e göre minimalizm, sade ama basit olmayan, yalın ama yavan olmayan
bir güzellik anlayışı şeklinde tanımlanırken, Kant’a göre, yalnızca saf akıl ile
haz alınan bir güzellik anlayışını ifade etmektedir. Felsefi olarak
incelendiğinde, minimalizm sözcüğü kullanılmamış olsa da, bu kavramın
birçok düşünce sisteminin temelini oluşturduğunu ve bu alanda eserler
üretildiğini görebiliriz: Doğunun Zen ve Budizm düşünce sistemleri, Anadolu
topraklarımızda filizlenmiş Mevlevi felsefesindeki arınmışlık, Selçuklu
eserlerindeki sadelik gibi.
Çerçevede (Kadraj) olabildiğince az öge ile konuyu anlatmak önemli olduğu
kadar konunun dışında anlatımı destekleyen ve çevreyi yansıtan diğer
unsurlardan yalnızca gerekli olanlar alınmalı, gereksiz olanlar çerçeve
dışında kalmalıdır.
Peki bunu nasıl yaparız?
Ayıklama yollarını kullanarak: Konum, odak uzunluğu, fiziksel hareket, alan
derinliği ve çerçeveleme.
Anlatmak istediğimizi vurgulayarak: Öznenin belirginliği, kontrast, altın
oran, çerçeve içinde çerçeveleme.
Duygumuzu izleyiciye aktararak: Çizgiler, renk, hareket, açık/kapalı
kompozisyon, denge, simetri, bakış açısı.
Çektiğimizi zengin kılarak: Işık, gölge, fon, doku, ritim, perspektif.
Einstein’ın da dediği gibi “Her şey mümkün olduğunca sadeleştirilmeli,
ancak basitleştirilmemelidir.”
Yalnızca fotoğrafımızda değil, tüm yaşamımızda bu felsefeyi uygulayabilmeli,
sadeleşirken özgürleşmeliyiz.
Gözümüzün, özümüzü söze dökebilmesi umuduyla..
Zühal ERTAN AYAKSIZ