İstanbul doğumlu Oya Akkul’un mimarlık mesleğinin etkisi ile başlayan gezi ve sokak fotoğrafçılığı tutkusu, son yıllarda hayatının vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Fotoğraf çektikçe bakış açısı değişmeye, ışığın öneminin yanında farklı perspektiflerle tüm kadrajın duygusunu da değiştirebileceğini keşfetmeye başladı.
Artık gündüzü, geceyi, şehri, doğayı, canlıları daha bir farklı yaşıyor zihninde…
ŞİPŞAKMATİK
Bu seri için, Amerikalı kadın fotoğrafçı Martha Cooper’ın “Kimi seversin deyince, şipşakçıları derim. O naiflik hoşuma gidiyor.” sözlerinden yola çıktım.
Bu yolda, biraz geçmişe bakınca “Dakikada şıp diye fotoğrafını çekerim.” sloganıyla iş yapan şipşakçılara rastladım. Biraz daha yakın geçmişe bakınca da; o şipşakçıların işlerini “Fotomatik” denilen makinelere devrettiğini buldum. İkisini de var eden ruh aynıydı aslında…
İşte tam da bu nedenle, bu ruhu taşıyan üslupla fotoğraflar çekmeye karar verdim. Aracım, kartondan kestiğim beyaz bir çerçeve oldu. Bu çerçeve hem kadrajlarımın sınırlarını belirledi, hem de beni Fotomatik’den çıkan dört farklı sahneli nihai fotoğrafların etkisine götürdü. O beyaz kartonun bir önemli görevi de; onu eline alan ya da onun arkasına geçen kişi, tam istediği şeyi yaptı, tam istediğini oldu. Ben de böylelikle; onların, tamamen özgür anlık hallerini fotoğrafladım.