Konuya yemek fotoğrafı çekebilmek için gereken temel malzemelerle başlayalım:
- Manuel ayarları olan bir fotoğraf makinesi.
- Tripod
- 2 adet magic arm (bağlantı aparatları ve mandalı ile birlikte)
- Işık şekillendiriciler (1 adet standart boy strafor, 3-4 adet orta boy alüminyum paket servis kapağı, 1-2 adet küçük ayna, 3-4 adet farklı ebatlarda beyaz fotoblok, 3-4 adet farklı ebatlarda siyah kadife kaplı fotoblok)
YEMEK FOTOĞRAFÇILIĞININ TEMELLERİ
1-Temel fotoğraf makinesi ayarları:
Yemek fotoğrafçılığı için fotoğraf makinemizin M moduna hâkim olmamız gerekiyor. Makinemizi bu modda kullandığımız zaman enstantane, diyafram ve ISO gibi kavramlara aşinalık kazanmamız gerekecektir.
Yemek fotoğrafçılığında, genellikle doğru olan kombinasyon için düşük ISO değerlerini (ISO 100) kullanırız. Minimum diyafram aralığı ise 9-12’dir. Bu diyafram değerlerini sıkça kullanmamızın sebebi ALAN DERİNLİĞİ‘dir. Alan derinliği net olan alanın genişliğini ifade eder. Yani netlik yaptığımız noktanın önünde ve arkasında kalan net alanı. F/2.8 ile F/8.0 arasındaki değerler açık diyafram değerleridir. Net alan genişliği azdır ve bu sebeple kompozisyon oluştururken belli bir objeyi vurgulamak için birebirdir. Elimizde kalan son değişken ise enstantanedir. Diğer değişkenlerimizin belli sınırlar içinde kalmasını arzuladığımızdan enstantaneyi mümkün olduğunca serbest bırakmamız gerekir. Bu da Tripod kullanımını kaçınılmaz kılmaktadır. Tripodun bir diğer önemi ise, yaptığımız düzenleme üzerinde ufak tefek ayarlamalar yaparken açımızı sabit tutmasıdır.
Dikkat edilecek bir başka konu da makinemizin RAW dosya kayıt formatıdır. RAW ayarını kullanmamızın önemi bize bilgisayarda daha fazla müdahale imkanı sağlamasından kaynaklanmaktadır. Bu sayede fotoğrafı çekerken yaptığımız bazı basit ama hayati hataları bilgisayarda düzeltme imkanımız olur.
Raw Kayıt Formatının Avantajları:
- Geniş bir dinamik kademe sunar. Yani daha fazla ton algılar.
- Beyaz ayarı düzeltmelerine olanak sağlar.
- Dosyalarda daha az bozulma ile daha çok müdahale imkanı sunar.
Beyaz Ayarı: Beyaz ayarı yemek fotoğrafı çekerken en fazla dikkat etmemiz gereken unsurlardan bir diğeridir. Çünkü profesyonel bir çekim ile amatör bir çekimi ilk görüşte anlamamızı sağlayan faktör doğru yapılmamış bir beyaz ayarıdır. Ayrıca yemeklerin lezzeti üzerinde de etkisi büyüktür. Fazla maviye giden bir ışık rengi yemeğimizin sıcaklık ve iştah açıcılık hissini yok ederken, fazla sarı bir ışık ise yemeğe hijyenik olmayan bir his vermektedir. Bu yüzden bunu tam doğru noktada dengelemek gerekmektedir. Doğru noktayı yakalamak için ışık kaynağımız veya kaynaklarımızı doğru bir açıyla gören %18′ Iik bir gri karttan ışık rengi ölçümü almamız gerekir. Bu makinemizde “custom white balance” olarak geçmektedir.
Kart konusunu biraz daha açalım:
Öncelikle çok farklı ışık kaynakları mevcuttur ve bu ışık kaynakları altında objelerin renk değerleri farklılık gösterebilmektedir. İnsanın göz ve beyin arasındaki uyumu bir şekilde her zaman doğru renklerde görmesini sağlayabiliyor, fakat fotoğraf makineleri bu kadar akıllı olmadıkları için bazı noktalarda kullanıcı müdahalesi gerektirmektedir. Hemen hemen herkesin başına gelmiştir, özellikle iç mekanda ve ampul gibi ışık kaynakları altında çekilen fotoğraflarda sarı tonları hakimdir. Bu durum doğru beyaz ayarı yapılamadığı için oluşmaktadır.Çünkü fotoğraf makineleri objelerin sahip olduğu renkleri kendi algoritmalarına göre yorumlamaktadır, halbuki fotoğraf çeken kişi, fotoğraf çekilen ortam hakkında ipucu verirse, fotoğraf makinesi bu yorumu çok daha doğruya yakın bir şekilde yapacaktır. Fotoğraf makinelerinde yapılan bu işleme beyaz dengelemesi denilmektedir. Farklı fotoğraf makinesi markaları bu fonksiyonu “beyaz ayarı”, “beyaz dengesi”, “white balance” gibi terimlerle adlandırmaktadır.
Fotoğraf makinelerinde bir çok beyaz ayarı modu bulunmaktadır. Otomatik, bulutlu, gün ışığı, florasan, tungsten gibi modlar hazır beyaz dengesi olarak sunulmaktadır. Yani hangi ışık kaynağına uygun ortamda fotoğraf çekiyorsanız beyaz dengesini ilgili moda getirmeniz yeterli olacaktır. Bu durumda fotoğraf makinesi seçilen moda uygun bir şekilde renkleri yorumlayacaktır. Bir çok kişi tarafından da bu mod kullanılmaktadır. Çünkü genelde beyaz ayarı modu kullanıcılar tarafından unutulur ve en son yapılan çekimde kalan beyaz ayarı bir sonraki çekimde doğru sonuçları veremeyebilir. Örneğin bulutlu bir havada dışarda çekim yaparken ayarladığınız beyaz ayarı, iç mekanda sadece ampül ile aydınlanan karanlık bir ortamda doğru renkleri yakalayamayacaktır. Bu yüzden bir çok kişi bu ayarları her seferinde değiştirmek yerine ‘otomatik’ beyaz ayarı modunu kullanmaktadır. Fakat bu modun da yeterli olmadığı durumlar vardır.
Otomatik modu kullanmak yerine her çekim için özelleştirilmiş “custom” beyaz ayarı modunu kullanmak da mümkündür. Bu mod aslında kullanıcıya en doğru sonucu veren moddur, çünkü çekim öncesinde, bulunulan ortam koşullarında hangi rengin beyaz olduğunu fotoğraf makinesine gösterirsiniz ve makine göstermiş olduğunuz rengi beyaz kabul ederek diğer bütün renkleri dengeler, bu yüzden bu işleme beyaz dengelemesi – beyaz ayarı denmektedir.
Şimdi bu işlemin nasıl yapıldığına gelelim. Yukarıda da bahsettiğim gibi öncelikle bulunduğunuz ortamda hatta mümkünse kadrajınızı yönelttiğiniz doğrultuda beyaz bir objenin fotoğrafını çekmeniz gerekir. Akla,‘Çekeceğiniz obje nasıl olmalıdır?’, ‘Herhangi bir beyaz obje yeterli olur mu?’ gibi sorular gelebilir. Bu nedenle, sadece bu iş için satılan kartlar mevcuttur, internet sitelerinden çok uygun fiyatlara bu kartları alabilirsiniz, hatta bu kartlar beyaz, siyah ve %18 gri olmak üzere 3 farklı kart olarak da satılmaktadır. Aslında işin teknik boyutuna girecek olursak, ışığı %18 oranında yansıtan bir obje üzerinden beyaz ayarı yapmak en doğrusudur, bu da zaten gri renge denk gelmektedir ve %18 gri kart denmesinin sebebi de budur, eğer bu gri kartı kullanarak fotoğraf çekerseniz, makineye ‘benim beyaz rengim budur’ demiş olursunuz ve fotoğrafınızda bütün renkler dengelenmiş olur.
Bu genel olan ayarda beyaz ve %18 gri referans kartları kullanacağız.
Referans kartımızı, çekeceğimiz objeye 30 derece açıyla ışık kaynağına bakacak şekilde yerleştiriyoruz. Ayrıca gölgede kalmayıp ışık kaynağına da dönük olması için dikkat ediyoruz. Şayet çekim ortamında doğrudan gelen ışık kaynağı yoksa fotoğraf makinemizin hafif açılı olarak bakması da yeterli olacaktır, dikkat etmemiz gereken bir diğer önemli nokta, referans kartımızın doğru ölçümlenmesi için, fotoğraf makinesinin SPOT ölçüm referans alanı (orta AF, odak noktasının etrafını çevreleyen daire) içinde bulunmasıdır.
Doğru ölçüm yapabilmemiz için makinemizin az ya da çok pozlama yapmaması gerekiyor.
Fotoğraf makinesi/lens ikilisini referans kartımızı doğru odaklayabilmesi için AF (Automatic Focus) konumundan MF (Manuel Focus) konumuna alıp referans kartımıza manuel olarak netliyoruz.
Daha sonra menüden özel beyaz ayarına gidip benim gri fotoğrafım bu diyoruz. Artık renklerimiz olması gerektiği doğrulukta olacaktır.
Bu üstteki üç genel açıklama, genelde tüm fotoğraf makinelerindeki ayarlar için aynıdır. Fakat referans kartımızın fotoğrafını çekerek beyaz dengesi değerlerini ayarlamak ise farklı marka makineler için değişiklik gösterebilir. Onun için makinemizin kullanım kılavuzuna bakmamız gerekebilir.
2-Temel ışık bilgisi:
Hangi tarz fotoğrafçılık ile uğraşırsak uğraşalım, fotoğrafta doğal bir his yakalamak istiyorsak, unutmamamız gereken şey doğada bir tane ana ışık kaynağı olduğudur. Gün ışığı. Ve doğada objeler ya direkt gün ışığı ile ya da çeşitli yüzeylerden gelen yansımalarıyla aydınlanır. Bu yüzden yemek fotoğrafçılığında ana ışık kaynağının tek olduğu hissini yaratabilmek, doğallık için önemli bir unsurdur. Bunu yapabilmenin en kolay yolu ise tek bir ışık kaynağı kullanıp bunu ışık şekillendirici araçlar ile arzu ettiğimiz noktalara yönlendirmektir.
Yemek fotoğrafçılığında genel olarak yanal ışık veya arkadan gelen ışık kullanılır. Buradaki amaç ışık gölge dengesinden faydalanarak boyut hissini daha iyi yansıtan fotoğraflar elde etmektir.
Cephe ışığı kullanıldığında bu his tamamen yok olduğu için bu ışık tipi pek tercih edilmez. Eğer doğal ışık kullanacaksak en ideali 1 m x 1,5 m’lik direkt gün ışığı almayan ama içeriyi iyi bir şekilde aydınlatan bir pencerenin yakınına masamızı kurmaktır. Bu sayede geniş yüzeyli ve yumuşak bir ana ışık kaynagı elde etmiş oluruz. Bu ışık kaynağını tripodumuzu yerleştirdiğimiz noktanın yan veya karşı tarafında kalacak şekilde konumlandırmamız gerekir.
Ana ışık kaynağımızın karşısına ise büyük boy straforumuzu yerleştiririz. Bundan sonra ise ufak reflektörlerimiz ve aynalarımız vasıtası ile yemeğimizin karanlıkta kalan noktalarını aydınlatırız. Böylece en temel ışık kurulumumuzu yapmış oluruz. Burada dikkat etmemiz gereken nokta ise, ışığın doğal hissini yok etmemek için zemine düşen gölgenin tek bir yönden geldiğine emin olmaktır.
Objektif Seçimi: Konumuz yemek olduğunda neye nereden bakacağımızla ilgili bir özelleştirmeyi otomatik olarak yapmaya başlıyoruz. İstisnaları olmakla birlikte, bir masa üzerinde, tabak- tencere içinde bulunan yemeği ve ardındaki yaklaşık O-1 metre uzaklıkta görünen bölgeyi fotoğraflayacağız. Çok geniş bir objektif parkımız da olsa bu alanları fotoğraflamak için gereken objektif, odak uzunlugu 75-150 mm arasında, tercihen makro özelliği de bulunan bir objektif olacaktır. Bu tarz objektifler, yarattıkları bindirme etkisi ile ilgi merkezimizi diğer ögelerden ayırmayı, diğer objektiflere göre çok daha başarılı bir şekilde gerçekleştirir. Makro özelliğini kullanarak gözümüzle görmeye alışık olmadığımız detayları gösterecek kadar yakından bakmamız mümkün olacaktır.
3-Kompozisyon:
Kompozisyon diğer görsel sanatlarda olduğu gibi fotoğrafta da büyük önem taşır. İki gözümüzle panoromik olarak algıladığımız dış dünyayı bir çerçeve içine yerleştirme işidir. Akıp giden hayat içinde bir anı yakalamak, bunun için doğru perspektifi, hareketin doruk noktasını kollamak da fotoğrafın ilgi alanlarındandır.
Ancak yemek fotoğrafı çekerken iş genellikle bunun tersine gelişecektir. Fotoğrafımızı oluşturacak formlar, renkler, lekeler tamamen bizim insiyatifimizle yerleştirileceklerdir. Yani yemek fotoğrafı çekerken kompozisyonun kurgulanmasında aktif rol oynarız.
Altın Oran: Kompozisyonu kurgularken formların, renklerin, lekelerin birbirleriyle ilişkilerinin ve bütün içindeki yerleşimlerinin ahenkli olmasını, göze hoş gelmesini hedeflemek gerekir.
Denge: Kompozisyonu oluştururken denge unsurunu da göz ardı edemeyiz. Fotoğraftaki denge, ağırlık dengesinden çok farklı düşünülemez. Fotoğrafımızı kaplayan alan içindeki formların kapladığı alanları birer ağırlık olarak düşündüğümüzde, çerçevemizin bir tarafa devrilmemesi gerekir.
Renkler: Kompozisyonu yaratırken yardımcı ögelerden biri de renklerdir. Konumuz yemek fotoğrafı olduğuna göre, renkler bizim için birincil önemde bulunacaktır. Renk çarkı içinde yan yana bulunan renklere komşu yada benzer renkler, karşılıklı pozisyonda bulunan renklere zıt renkler yada tamamlayıcı renkler denir. Sarı-mor, yeşil-kırmızı, sarı-turuncu zıt renklerdir. Zıt renklerin kontrastı ile oluşturacağımız kompozisyonlarda ilgi merkezimizi kolayca ortaya çıkartabiliriz. Komşu renklerle oluşturacağımız kompozisyonlarda ise uyum hissini vurgulayabiliriz. Başarılı bir kompozisyon oluşturmanın yolu, işi mümkün olduğunca sade tutmaktan geçer. iyi bir kompozisyon, anlatmak istediğimiz konuyu veya hissi desteklemeyen hiçbir şey barındırmamalıdır. Kompozisyonumuzu oluştururken sıralamamız şu şekilde olmalıdır:
- Ana objenin yerleştirilmesi (Dublörüyle başlamak gerekir.)
- Bakış açımızın belirlenmesi (Yaratmak istediğimiz hisse, çektiğimiz objenin ihtiyaçlarına göre)
- Netlik yapacağımız noktanın belirlenmesi
- Işık kurulumunun yapılması
- Açımıza ve netlik noktamıza göre kompozisyonu destekleyen ögelerin yerleştirilmesi.
Kompozisyonu oluşturan ögelerin bir önem sıralaması vardır. Netlik yaptığımız nokta bizim yıldızımızın bulunduğu noktadır. Yani fotoğrafın okunmaya başlamasını istediğimiz noktadır. Buradan sırasıyla daha az önemli olanlara ve nihayetinde renk etkisi olarak görmek istediğimiz lekelere doğru gideriz. Burada net alanımızın derinliği büyük önem kazanır (Zaten Enstantane-Diyafram-ISO dengesinde bizim önceliğimiz her zaman -bazı küçük istisnalar hariç- diyafram olacaktır.) Diyafram seçimimizle beklediğimiz net alan derinliğimiz kompozisyonumuzun ana ögelerindendir.
Aydınlatma tercihimiz de kompozisyonumuzun karakteri ve hatta kullanacağımız ögeler için çok belirleyici olacaktır. Mesela dondurma veya salata fotoğrafı çektiğimizi varsayalım. Beyaz, sonsuzluğa giden bir ışık bize tazelik, serinlik ve canlılık hissi verecektir. Örneğin viski fotoğrafı çekerken kullanacağımız koyu ve aydınlatılmamış arka plan ise bize viskinin rengini iyi bir şekilde vermesinin yanı sıra gece ve gizem algısını da verecektir.
İçecek çekimi: Konu içecek çekimi olduğunda transparan yüzeyin ışık geçirgenliğini kullanmak fotoğrafımızı iştah açıcı bir hale getirecektir. Cam bardakta buzlu bir içecek çekerken ışığı tam karşımıza alarak ışık geçirgenliğini maksimum düzeyde kullanabiliriz. Bu şekilde bir uygulama yaparken bardağın bize bakan yüzeyine herhangi bir ışık düşmemesine dikkat etmeliyiz. Cam bardağın yüzeyi ayna gibi tüm ışık kaynaklarını ve ortamdaki objelerin görüntülerini yansıtacaktır. Bardağın bize bakan tarafını olabildiğince karanlıkta bırakmak işimizi kolaylaştırır. Bu şekilde bir ışık kurulumu ile iştah açıcı içecek görüntüsünü ortaya çıkarmış olacağız. Ancak küçük dokunuşlarla bu hissi arttırmamız mümkün olabilir. Tek yönlü ışık, bardağın kenarına iliştirdiğimiz limon diliminin hücreli yapısını belirginleştirse de beyaz halka kısmı aydınlatmaya yetmeyecektir. Bunun için küçük bir parlak reflektör yeterli olacaktır. Buzlardaki parlamayı arttırmak için bardağın arkasına düşen ışığı odaklayacak şekilde birkaç parlak reflektör desteği gereklidir. Bardağımızın arka tarafından sağ ve sol taraflara kadrajımıza girmeyecek şekilde yerleştireceğimiz 2 siyah maske konturları belirginleştirir.
Tek Işık Kaynağı İle Yemek Fotoğrafı Çekimi:
Bu tarz çekimleri yapmak için ihtiyacımız olan temel malzemelerden yazının başında bahsetmiştim. Bu kısımda ise elimizdeki malzemeleri etkin bir biçimde kullanarak pencere önünde çekim yapmayı öğreneceğiz.
İlk olarak penceremizin önüne ince bir tül veya büyük boy ince bir aydinger örterek başlayalım. Daha sonra, penceremizin önüne getirdiğimiz masamızın üzerine beyaz veya gri kartımızı ışık kaynağımızı görecek şekilde yeırleştirerek makinemizle custom white balance ölçümü yapalım. Büyük boy straforumuzu ışık kaynağımızın karşısına doğru yerleştirdiğimiz anda temel kurulumumuz tamam demektir.
Yukarıdaki fotoğrafta masamızı ışığı sol yandan görecek şekilde yerleştirdik. Sağ tarafa, ışığı karşısına alacak şekilde, objeye biraz mesafeli olarak yerleştirdiğimiz büyükçe bir strafor bize dengeli yumuşak bir geçiş verdi. Arkada, fonun sol yanına yerleştirdiğimiz siyah maske, fona fazla ışık kaçmasına engel olarak doygun bir bordo elde etmemize olanak sağladı. Üst tarafta yer alan parlak reflektör, fona yumuşak bir ışık vererek fondaki merkezden kenarlara doğru olan degradeyi sağladı. Diğer parlak reflektör ise fotoğrafımızın en önemli kısmı olan kenar konturunu verdi.
Bu fotoğrafımızda ise ışık kaynağını karşımıza aldık. Bunu beyaza doğru giden bir degrade elde etmek istediğimiz için yaptık. Diyaframı mümkün olduğunca açık tutarak hızlıca netsizliğe doğru giden bir kompozisyon elde ettik. İlk objemizin ön ve yukarısına gelecek şekilde yerleştirdiğimiz parlak reflektör ilk iki adamımızda yeterli miktarda dolgu ışığı elde etmemizi sağladı.
(Siyah ve beyaz dahil olmak üzere iki bitişik renk arasında daha yumuşak bir geçiş elde etmek için kullanılan bir yöntemdir.)
Salata fotoğrafımızda yine ışığa doğru çalıştık. Amacımız tazelik hissine vurgu yapmaktı. Ters ışıktan yararlanarak yaprakların transparanlığını ortaya çıkardık. Burada, tabağın üzerindeki her alan bize çok değerli geldiği için her yerde ortalama bir netlik elde edeceğimiz bir diyafram olan f/11’i tercih ettik. Beyaz bir tabak ve tabaktan sarkan dallarımız olduğu için ön planı iyi bir şekilde aydınlatmak gerekiyordu. Biz de bunu bir strafor ve iki parlak reflektörle sağladık. Sağ önde duran straforumuz yaygın bir dolgu ışığı sağlarken, üst taraftan sarkan diğer parlak reflektör öndeki yaprağa ihtiyacı olan ekstra ışığı verdi. Sol tarafta yer alan diğer reflektörümüz ise tabağımıza kenar konturu sağladı.
Bu kompozisyonu çekmekteki temel amacımız benzer renklerin uyumlu kullanımına örnek oluşturabilmekti. Tabii bir de evdeki malzemelerle alttan aydınlatmalı bir çekimi nasıl yapabileceğimizi göstermekti. Bunun için dört adet tuvalet kağıdını beyaz masamızın üzerine yerleştirdik. Üzerine ince bir tablo camı koyduk. Böylece ev yapımı bir still-life masası elde etmiş olduk. Çekimimizin diğer unsurlarına gelecek olursak, öncelikle portakalın tüm yüzeyinde gerekli netliği elde edebilmek için f/11 diyaframı tercih ettik, Üst taraftaki ışığın alt taraftan daha az olması için camın üzerine (ışık ve portakal dilimleri arasındaki noktaya) siyah bir maske koyduk. Tabii bu ışığı istediğimizden daha fazla kestiği için camın üzerine (portakalların sol tarafına doğru) portakalların yüzeyini hafifçe aydınlatacak şekilde parlak reflektör yerleştirdik. Masanın üzerine yerleştirdiğimiz transparan sarı filtre fonda olmasını istediğimiz o parlak rengi fazlasıyla verdi.
Tek ışık kaynağıyla belki de kurabileceğimiz en teferruatlı ışık, bu sandviç için kurduğumuz ışıktır. Burada yine çoğu çekimimizdeki gibi arkadan gelen bir pencere ışığı kullandık. Ancak bu sefer pencerenin kendisini de gördük. Transparanlığı olmayan bir şeyi sadece ters ışıkla aydınlatmak mümkün olmadığı için önden kuvvetli destekler kullanmak zorunda kaldık. İlk reflektörümüz üst önden verdiğimiz beyaz bir reflektör. Bu, sandvicin genelinde bir aydınlanma sağlıyor. İkincisi sol çaprazdan verdiğimiz aynamız. Bu ayna doğrudan etlere yönelmiş durumda, böylece o koyu görüntüyü engelliyor. Yine sol çaprazda yere paralel duran bir diğer parlak reflektör, sol taraftaki marullara ışık veriyor. Son olarak sağ üst çaprazdan verdiğimiz parlak reflektör ön yüzeyin alt taraflarına doğru genel bir aydınlanma sağlıyor. Ama bardağımıza yönelen neredeyse hiçbir aydınlatma aparatı yok. O da transparan olmanın avantajı ile arkadaki pencerenin ışığını kullanıyor. Bu arada fotoğrafta göremediğimiz ufak bir ayrıntı ise sandvicin üst arkasına dogru yere paralel bir biçimde duran siyah maske. Bunun amacı ise sandvicin üst yüzeyindeki detay kaybını önlemekti.
???
?